top of page

ONUROLLSTYLE BLOG


onur erol

Bu kaçıncı Roma seyahatim ben bilemiyorum fakat her defasında aynı coşku aynı heyecan ile topluyorum valizimi Roma’ya…

Tabii ki bir çok ülke bir çok şehir gezdim, görmediklerim de var mesela! Çoğuna göre gitmediğim görmediğim yerleri değerlendire bilirdim belki de ama ben Roma’cıyım, Romalıyım.

Her sene 2 defa mutlaka gitme arzusu içinde buluyorum kendimi; sanki memlekete gitmişcesine…

Bu yüzden ayrıdır ben de Roma..


via cavour

Fiumicino hava limanından otobüs ile evimize doğru yol alıyoruz. Otobüs tercih etmemizin nedeni ise tren yolculuğundan hem daha ucuz hem de daha hızlı olmasıydı. 

Evimiz ise yukarıdaki gördüğünüz noktada yer alıyor. Sağımız Kolezyum, solumuz via Nazionale, arkamız da ise Via Venezia!

Bulunduğumuz bölge Monti bölgesi belki de semti demeliyiz. Daha ayrıntılı bilgi verirsem Via Cavour diyebilirim.

Hemen Metro çıkışı 🙂

Neden burası derseniz her yere yürüme mesafesinde.

Roma’da isem eğer her yere yürüme mesafesinde olmam lazımdı çünkü.


roma

Şansımıza hava şahane!

 Eve valizleri atar atmaz muhteşem havanın tadını çıkarmak ve şöyle tarihin sırlarına karşı buz gibi biramı yudumlamak için Piazza Navona’ya doğru yürümeye başlıyoruz.


Uzun uzun Navona ve diğer yerlerin tarihine girmeyeceğim buraya defalarca seyahat ettiğimden dolayı Roma ile ilgili  bir çok blog yazım bulunmakta ama şöyle bir şey yapacağım eğer bu postlara göz atmak isterseniz BURAYA tıklayıp, geziden yeme içmeye tarihten modaya kadar yazdıklarımı okuyabilirsiniz.



roma travel

onurollstyle

Eve dönüş yolunda üzerimde görmüş olduğunuz Glatyatör mutfak önlüğünü alıyorum belki youtube kanalımda ki yemek tarifi videolarım da giyerim ne dersiniz:)

Neyse sabırsızlanıp hemen üzerime geçirip bir story patlatıyorum oracıkta ve haliyle instagram’da ve baya ilgi çekiyor bu fotoğraf!!!

Fotoraftaki ben değil tabii ki önlüğüm:)))

Beni instagram‘dan takip edenler çok iyi bilir ki yolüstü fotoğraflarım baya meşhurdur.

Altta görmüş olduğunuz kare ve buradaki bir çok kare dönüş yolunda çekilmiştir.


Roma’da İlk Akşam Yemeği

Roma’da artık benim için klasikleşen bir mekan Ai Tre Scalini!

Buranın samimiyetini, atmosferini ayrıca konum itibari ile özellikle gece eğlenmek için kolezyum yanındaki Coming Out Roma‘ya yakınlığını seviyorum.

Çünkü; her akşam genelde takıldığım yer burası oluyor!

İster gündüz içkisi için, isterseniz akşam atıştırmalık veya yemek için tercih edebileceğiniz şahane lokal bir yer burası.

Eğer akşam gidecekseniz rezervasyon yaptırmanızı şiddetle tavsiye ederim çünkü cidden uzun süre beklemek zorunda kalabilirsiniz.

Ai Tre Scallini’de tercihimizi kırmızıdan yana yaptık.

Masada bir yerlerde gözünüze bira çarpıyorsa bilin ki o da benim başlangıcımdır 🙂

Yemek tercihimizi ise kabak çiçekli  Risotto ve buranın meşhur köftesinde yana kullandık.

Şarap ise Roma tabii ki:)


roma monti


En Ucuz Roma Seyahati

Bu seferki Roma seyahatinde öyle akşam yemeklerine çok para harcamadık. Sadece ilk geceye özel olarak burada yemeğimizi yedik. İkinci gece için sadece bir şeyler içmek için uğradık.

Bu sefer çok ekonomik bir tatil oldu desem yeridir, Airbnb ‘den istediğimiz yere yakın bir ev kiralık.

Ev tutarken özellikle kullanılabilir bir mutfağı olması önemliydi.

Haliyle Euro kuru almış başını gidiyorken her akşam yemek için onca para harcayamazdık haliyle…

Bu sebepten dolayı ilk işimiz bir süper markete gidip hem kahvaltılık hem de akşam yemeği için alışveriş yapmaktı.

İnan ki bu bölüm daha güzel oldu!!

Hem istediğimiz şeyleri hazırladık hem de paramız cebimizde kaldı!!

Bu demek değil ki dışarıda oturmadık tabii ki en güzel teraslarda ve kafelerde oturduk hatta sokak lezzetlerinin de tadına baktım ama tam bir İtalyan gibi:)


roma

Buraya defalarca gelmeme rağmen, tarihi ile müthiş Roma sokaklarını gezmek oturup bir yerde kahve içmek inanın ki benim için bambaşka bir duygu.

Dünyanın en pahallı şehrinde en pahallı restoranında yemek yemekten inanın ki daha değerli, sıradan basit bir cafe de oturup kruvasan yemek ve espresso yudumlamak.





Roma Gezmekle Bitmez!

Roma’da kaldığımız gün boyunca pek öyle planlar yapıp şuraya da gidelim buraya da gidelim demedik. Zaten şunu belirtmek isterim ki görmek istediğiniz veya listenizde olan bir çok yer birbirine çok yakın o yüzden de ister istemez bir şekilde ya önünden geçersiniz ya arka sokağından.

Hal böyle olunca ben de instagram hikayelerim için güzel bir kolaj hazırlama fırsatı buldum ve ara ara yol üstünde görmüş olduğum yerlerde oturdum ara ara ise elime bir sandviç alıp şehrin içinde kaybolmaya başladım.

Eğer Roma’ya dair hikayeleri izlemek isterseniz sizi BURAYA alayım.


roma da yemek

Çok yorulduk şöyle açık alanda güzel bir öğlen atıştırmalığı yapalım derseniz, sizin için Caffe Vitti‘yi önerebilirim. Hem lokasyon olarak hem de yemekleri harika bir yer. bu yüzden biz de burada oturup ton balıklı pizzamızı beyaz şarap ile taçlandırdık.



onur erol

Hem instagram için poz verip hem de şehrin büyüsüne kapılmak Roma’da başka! Yolunuz sizi nereye çıkarırsa çıkarsın mutlaka gözünüze çarpan bir güzellik ile karşılaşıyorsunuz burada!

İsterseniz benim gibi sırt çantanıza 3-5 kombn koyup bir günde fotoğraf çektirin isterseniz uzun soluklu gezi planınıza her güne başka kombin giyip şehre hakim olun!

Ama ne yaparsanız yapın inanın ki kötü olma ihtimaliniz yok.


Aşk Çeşmesine Karşı Kahve Keyfi

Fontana di Trevi yani Aşk Çeşmesi Roma tatilinin belkinde en uğrak yeridir.

Orada olup  dileklerinizi dileyip para atarkengüzel bir fotoğraf karesi paylaşmayı herkes ister! Fakat gittiğnizde ne yazık ki hayal ettikleriniz ile karşılaşamayacaksınız.

Çünkü sizin gibi düşünen binlerce insan orada olup aynı hayalin peşinden koşmak için gelmiş olacaklar!

Ama ille de böyle bir pozum olsun, çevrede kimsede olmasın isterseniz sizin için bir tüyo verebilirim. Sabah çok erken saatte 07:00 – 08:00 arası orada olursanız işte o zaman o hayal ettiğiniz fotoğraf ulaşmış olursunuz.

Yok ben kalkamam derseniz de benim gibi terasta o manzarının hakkını veren bir fotoğraf payalaşabilirsiniz! üstelik kahvenizi yudumlarken 🙂

Yerin adını da unutmadan yazayım Relaris Fontana Trevi 🙂



Roma’ya gelince mutlaka Vatikana Uğrayın!

Roma denince Vatikan olmadan olmaz tabii ki! Buraya yolunuzu düşürecekseniz eğer, mutlaka Vatikan’a bir tam gününüzü ayırmanızı tavsiye ederim. Özellikle erken saatlerde gelmeye özen gösterin çünkü inanılmaz bir sıra ile karşı karşıya kalabilirsiniz.

Bir de unutmadan şort, askılı tişort ve mini etek giymeyin!

Ayrıca Buraya kadar yolunuzu düşürdüyseniz Sistina Şapel’ine kesin girin! bu yüzden tam gün dedim çünkü baya uzun bir yolculuk sizi bekliyor olacak.

Çevrede işportacı bir çok kişi size bilet soracaktır ve büyük rakamlara satılıyor bu yüzden gideceğiniz tüm yerlein biletlerini önceden book etmenizi tavsiye ederim bir de mutlaka Roma Pass almanızı şiddetle tavsiye ederim. 

hem ulaşım hem de ücretsiz bir iki müze girişi için 🙂


vatikan


onur erol

roma car

Evet bir Roma gezimizin daha sonuna geldik. Elimden geldiğince size yazmak istedim ama daha fazla detayı önceki postlarımın olduğu linke ( yukarıda ) tıklayarak ulaşabilir, orada olduğum zaman içindeki videolara ve diğer postlara intagram’dan ulaşabilirsiniz.





Hepinize Roma’dan sevgiler. . .

Aslında nereden başlayacağımı ve nasıl devam edeceğimi de ben de bilemiyorum. Garip duygular içindeyim nedenini bir çoğunuz biliyor sanırsam ve bilmeyenler için ise tekrar anlatayım.

Yıllardır hayalini kurduğum şeyin tam da içindeyim şu anda! Yıllardır Roma’da turist gibi değilde oralı olmanın arzu ile yanıp tutuşmuştum aslında…

Ve yaklaşık bir hafta evvel Roma’ya bu hayalimin ilk tohumunu atmak için ayak bastım. Yıllardır turist olarak su yolu yaptığım Roma’da artık uzun bir süre en azından 2 ay kadar ikamet edeceğim. 

Bu yüzden buraya ayak basar basmaz her ne kadar burayı çok sevsemde bir o kadar İstanbul özlemim depreşiyor.

Gezdiğim sokaklar, tanıştığım insanlarda olmasaydı inanın oturup bir kenarda ağlayabilirdim o derece yani 🙂 şükür ki yeni yeni insanlar ile tanışıyorum ve her geçen gün biraz daha şey öğreniyorum. 

Biliyorum ilk haftalar biraz zor geçecektir sonrası ise bilinmiyor.

Ama şunu söyleyeyim beni merak etmeyin her ne kadar yakınsamda iyiyim buralarda eh dile kolay memleketimden apayrı bir yerde yaşamaya çalışıyorsun haliyle zor olacaktır. 

Biliyorum çok merak edenler var yaşadığım lokasyonu ve bşr haftamın nasıl geçtiğini işte bu yüzden bu post ile karşınızdayım. 

Roma’da San Lorenzo denilen bölgede ikamet ediyorum. Bu bölge Termini tren istasyonuna yaklaşık yürüme ile 10 dakilalık mesafede. Burada ikamet etmemin nedeni çok fazla turist görmek istemediğim ve okuluma yakın olmak içindi ve sanırsam bunun için doğru karar almışım.

Burası her ne kadar yürüme mesafesinde olsada ben sürekli şehir içine giderken otobüs ve metro kullanıyorum. 

Burada her yer ne kadar yürüme mesafesinde olsa da belli bir zamba sonra o yollar gözünde büyüyebiliyor. 

Ayrıca madem buradayım bu yüzden abonman bileti hahibi oldum. Abonman biletleri ile dilediğiniz kadar otobüs, metro ve tramway kullanabiliyorsunuz yani bir limiti yok. Bu yüzden de ulaşım olayını güzel bir şekilde çözmüş bulunaktayım.

İkinci çözmüş olduğum konu şse şüphesiz telefon hattı idi gerek internet kullanımı gerek ise arama yapmak için Türkiye hatları ne kadar özel kampanlar sunmuş olursa olsun belli bir zaman sonrasında bu ciddi anlamda büyük bir masrafa gireceğinden dolayı ilk olarak buraya ait hat edindim. Ayda 9 Euro’ya 29 GB internetim var ilk olarak hattınız yok ise toplamda 30 Euro ödmeniz gerekiyor. 

San Lorenzo, bahsetmiş olduğum gibi çok fazla turistik bir bölge olmasa da buranın kendine has özellikleri var. 

Genel olarak öğrenciler çok olduğu bu bölgede Roma’nın yerlileri yaşıyor ve bu yüzden de şehrin içindeki turistik yerlerden daha ekonomik.

Buradaki sokakların hemen hemen hepsi demiyorum genelde öyle grafiti ve resimlerle kaplı! Öğrenci yoğunluğu olduğu için neredeyse sabaha kadar sokaklar full dolu ve her yerde gecenin geç saatine kadar açık.

Genel olarak sanat burada çok fazla! 

Gündüz saatlerinde çok sakin olduğu için ilk bir haftamı özellikle Roma’yı merak edenler için bolca turistik yerlere ayırdım. Gelen talepler doğrultusunda da bu gezmelerim devam edecek bu yğzden instagram’dan bolca storylere göz atın. 

Genel olarak TL’nin Euro karşısında bir değeri olmadığı için ve ben de burada artık turist olmadığıma göre buna göre hareket ediyorum. Yani bir kahveye 3-5 Euro para vermek istemiyorum. Bu yüzden de daha lokal yerleri keşfedip ona göre hareket ediyorum. Öğlen ve sabah yemeklerimi muhakkak marketten alış veriş ( çok güzel sandviçler var ) yaparak geçiriyorum. Bunu dışında evim için de alış veriş yaptım sabah sabdviç yapmak için çeşitli peynirler ve içeçek depoladım 🙂 


Hemen hemen hergün Kolezyum’a gidiyorum  nedeni ise orada Coming Out adında güzel bir kafe var ve arkadaşlarım orada çalışıyor. Hem italyancamı geliştirmek hem de yeni yeni insanlar tanımak için günün belirli periodlarında soluğumu orada alıyorum. Geri kalan zamanlarımda ise malhallemdeyim. 


Bir haftalık Roma hikayem böyle pazartesi gğnü ise yepyeni bir deneyim başlıyor benim için! Yani Pazartesi okula başlıyorum. Bakalım önümüzdeki hafta burada hangi saturlara yer vereceğim? 

Hepinizi tek tek selamlıyorum. Haftalık çıkarmamın fotoğrafları altta yer alıyor. 

Sevgilerimle, Onur 




















 
 
 

“Bir şehir düşünün, içinde tarih, sanat ve aşk olsun!”


Evet, rüyalarımın şehri Roma’dan bahsediyorum. Bu kaçıncı seyahatim bilmiyorum, fakat her defasında tekrar büyüleniyorum…

Orada olmak, oralı gibi yaşamaya alıştım artık diyebilirim…

..Ve artık sadece turistik yerleri gezmekten sıkılıp kendimi biraz İtalyan sanıp onların olduğu yerlerde buluyorum aniden.


Çok değil! Geçtiğimiz hafta yine esti kafama ve dünyanın görmediğim birçok yeri varken ben tekrar bir Roma yapmak istedim.

İyi de oldu! 

Hem özlediğim arkadaşlarımı gördüm hem de Roma’da ilk kez denize girme fırsatına da erişmiş oldum. 

Evet yanlış duymadınız Roma’ya eğer yaz aylarında gidecekseniz muhakkak valizinize mayolarınızı koymayı unutmayın!

Çünkü Roma merkezden yaklaşık bir saat yolculukla Lido di Ostia’ya varıp yaz tatilinizi tam anlamıyla değerlendirebilirsiniz.

Lido Di Ostia için başka bir post hazırlayacağım. Bu yüzden bir sonraki postları takip etmenizi öneririm.


Gelelim benim Roma’ma!

Burada bir çok çektiğim fotoğrafı göreceksiniz ve ayrıca araya Instagram hesabımdan ekleyeceklerimde olacak. 

Uzun uzun anlatacağım yine anlaşılan. 




Öncelikle Roma seyahatini senenin her günü planlayabileceğinizi size söylemem gerek. Özellikle kış aylarında pek bir güzel oluyor. 

Nedeni ise eğer yürümeyi seviyorsanız Roma’da toplu taşıma araçlarını kullanmanıza gerek yok. Çünkü bir çok  bilindik yer yürüme mesafesinde olduğunu size söylemem gerek. 

Bu yüzden Yazın güneşin altında yürümektense kışın serin serin yürüyüp her keşfettiğiniz noktada bir kahve içmek için sıcacık mekanlara girebilirsiniz. 


Roma’ya hemen hemen her gün uçuş mevcut. Size tavsiyem özellikle sabah saatlerinde uçun ki ilk gününüzü yollarda harcamayın. 

Havaalanına vardığınızda merkeze gitmek için tren kullanın ( 14Euro )  yaklaşık 40 dk sonra Romanın merkezine  Termini’ye inmiş olursunuz. 

Termini’de indikten sonra Metro kullanıp otelinize varabilirsiniz ki zaten çok kolay 2 hat var ve her ikisi de tüm şehri kapsıyor zaten. 

Metro biletini ( 1,5 Euro ) istasyonlarda bulanan makinelerden veya Tabaccheria’lardan ( büfe ) alabilirsiniz. 

Tabaccheria’ları her yerde neredeyse görebilirsiniz. buralardan gazeteden tutunda içeceklere kadar hemen hemen herşey alabilirsiniz. 

Su konusunada ise size birşey demek isterim. İtalya’da sokaklarda çeşmeler var ve bu sular içiliyor. Aynı zamanda tüm çeşme sularını da içebilirsiniz. 


Otelinize vardıktan sonra size mutlaka bir şehir haritası vereceklerdir. Burada kendi lokasyonunuz işaretlenmiş olur. Ayrıca tüm metro hatları ve durakları da açıklayıcı bir şekilde belirtilmiş olduğunu göreceksiniz.


Bir plan yapın ve ilk olarak gezmeye uzak yerlerden başlayın. Nedeni ise uzak yerler hep sonraya atılır ev sonrasında yorgunluk ile iptal edilebilir bu yüzden görmek istediğiniz yerler listesinden haritayı da kullanarak en uzaklardan başlamanızı tavsiye ederim. 


Nerede Gezilir, Ne Yenir, İçilir?


Herşeyiniz hazır yola çıktınız işte o meşhur yerlere gidiyorsunuz. Peki nerede ne yenir, ne içilir? Şimdi bunları listeleyelim.

Fontana di Trevi ( Aşk Çeşmesi )


FONTANA DI TREVI

Bildiğiniz gibi İtalya’ya yolu düşen herkesin uğrak yeridir Aşk Çeşmesi…


İnanışa göre çeşmeye atılan paranın ve para adetlerinin de bir anlamı vardır. Atılan tek bozuk para tekrar Roma’ya gelmek, çift bozuk para aşık olmak ve üç bozuk para ise Roma’da yaşamak için olduğuna inanılır. Bu yüzden ki gittiğinizde para atmak ve fotoğraf çektirmek için uzunca bir sıra beklemeniz gerekebilir.


Benim tavsiyem ise gece yarısından sonra aşk çeşmesine mutlaka uğramanızdan yana olacaktır. Nedenine gelince sadece suyun büyülü sesi ile baş başa kalabileceğiniz ve o büyülü dünyaya suyun ritmi ile ulaşabileceğiniz kanısındayım.




Bu arada eğer yolunuz oraya kadar düşmüşse veya düşecek ise size bir yer tavsiye edeceğim Angelina Trevi, turistlerin değil ama gerçek Italyanların uğrak yeri olan italyan ev yapımı yemeklerinden test edip meşhur tatlıları olan tiramusu ve harika espresso’nuzu yudumlamaktan keyif alacağınıza inanıyorum!

2014 Aşk çeşmesi yazımı okumak için tıklayın!



Onur Erol (@onurollstyle) tarafından paylaşılan bir fotoğraf (20 Ağu 2016, 00:41 PDT)





Pantheon


Panteon (Latince: Pantheon, Yunanca: Πάνθεον “Tüm tanrıların tapınağı” anlamına gelir. ilk olarak Antik Roma‘nın tüm tanrıları için tapınak olarak inşa edilmiş bir yapıdır. Panteon kavramı bugün içinde meşhur kimselerin gömülü olduğu anıtlar için kullanılır. Tüm Roma yapıları içinde en iyi korunmuş olanı ve muhtemelen de dünyada döneminin en iyi korunmuş binasıdır.  Tarih boyunca hep kullanılmıştır. Günümüze kalan binanın tasarımı genellikle Trajan’ın mimarı Şamlı Apollodorus’a atfedilir ancak imparator Hadrianus veya onun mimarlarına ait olması muhtemeldir. 7. yüzyıldan bu yana kilise olarak kullanılan Panteon Roma’daki en eski beton kubbeli binadır.  Tepesinde daire biçiminde boşluk vardır. İlk başta içerisinde pagan tanrı heykelleri varken, kilise tarafından bu heykeller yok edilmiş, Pantheon da bir Katolik kilisesi haline getirilmiştir. Bu kubbenin çapı 43 metredir. Tavanında bir açıklık vardır, yağmur girmediğine dair bir inanış olsa da bu doğru değildir. Bu kadar geniş çaplı bir kubbenin betondan yapılması da o günün teknolojisiyle hala bir soru işaretidir.

Piazza di Spagna (İspanyol Merdivenleri)


Bugün yolumuzu İspanyol Merdivenlerine çevirdik. Roma’ya gelen her turist Piazza di Spagna yani İspanyol Meydanını görmeden geri dönmez. Adını yakınında bulunan ve 17. yüzyıldan beri varlığını sürdüren İspanya Büyükelçiliği’nden alan İspanyol Merdivenleri’nde birçok ünlü markanın dükkanını bulabilir, çevresinde bulunan restoran veya kafelerde ise oturup kahvenizi içebilir veya Italyan yemeklerinin tadına bakabilirsiniz. Meydanın ortasında her Roma meydanında olduğu gibi ünlü bir çeşme yer alıyor. 1627 yılında Pietro Bernini ve oğlu Gian Lorenzo Bernini’nin destekleriyle yapılan Fontana della Barcaccia (Eski Gemi Çeşmesi) rivayete göre, 1500’lü yıllarda, Roma’yı ikiye ayıran Tiber Nehri’nin aşırı yağmur nedeniyle taşması ve sular altında kalan kentin suları çekildiğinde meydanda kalan tek şeyin batık bir tekne olması nedeniyle tekne şeklinde inşa edildiği düşünülmektedir. #italiandays #onurollstyleontheway 🇮🇹

Onur Erol (@onurollstyle) tarafından paylaşılan bir fotoğraf (18 Ağu 2016, 09:31 PDT)


Roma’ya gelen her turist “Piazza di Spagna” yani İspanyol Meydanını görmeden geri dönmez. 


Adını yakınında bulunan ve 17. yüzyıldan beri varlığını sürdüren İspanya Büyükelçiliği’nden alan İspanyol Merdivenleri’nde birçok ünlü markanın dükkanını bulabilir, çevresinde bulunan restoran veya kafelerde ise oturup kahvenizi içebilir veya Italyan yemeklerinin tadına bakabilirsiniz.

Meydanın ortasında her Roma meydanında olduğu gibi ünlü bir çeşme yer alıyor.

1627 yılında Pietro Bernini ve oğlu Gian Lorenzo Bernini’nin destekleriyle yapılan Fontana della Barcaccia (Eski Gemi Çeşmesi) rivayete göre, 1500’lü yıllarda, Roma’yı ikiye ayıran Tiber Nehri’nin aşırı yağmur nedeniyle taşması ve sular altında kalan kentin suları çekildiğinde meydanda kalan tek şeyin batık bir tekne olması nedeniyle tekne şeklinde inşa edildiği düşünülmektedir.

Bu sokağın hemen başında Roma’nın en bilinen ve eski kafelerinden “Antico Caffe Grecco“ya gidebilirsiniz fakat gereksiz pahallı olduğunu söylemem gerek. Fakat arka sokaklarda bulunan kafelerde daha uygun fiyata yemek yiyebilir veya bir kahve molası verebilirsiniz.



Piazza Navona


Onur Erol (@onurollstyle) tarafından paylaşılan bir fotoğraf (18 Ağu 2016, 01:03 PDT)


Meydan eski bir stadyum görünümünde inşa edilmiştir. Romalılar döneminde bu meydan 30.000 kişilik bir stadyum olarak kullanılmaktaymış.


Navona meydanına gittiğinizde büyüleneceksiniz. Çünkü kocaman bir meydan sizi karşılıyor olacak. Bunun yanında meydanda yer alan sanat eserleri de sizi fazlasıyla etkileyecek. Piazza Navona meydanı Roma’nın en işlek meydanından biridir.  Şehrin tam göbeğinde yer alan bu meydanda vakit geçirmek oldukça keyif vericidir.


Meydan barok tarzının baş yapıtı olarak kabul edilmiştir. Meydanda mimar Gian Lorenzo Bernini’nin dört nehir çeşmesi, Francesco Borromini ve Pietro da Cortana’nın da eserleri yer almaktadır.





PIAZZA NAVONA


Bügün öğle yemeği için duraklarımızdan biri Roma’nın en popüler ve en büyük meydanlarından biri olan Piazza Navona. Hal böyle olunca, Turist kalabalığın oldukça fazla olduğu bu meydan, Roma’da gezilecek yerler listesinde! Meydanda bulunan, Bernini tarafında inşa edilen, ”Dört Nehir (La Fontana dei Fiumi)” çeşmesi, meydanın en bilindik yerlerindendir. Ayrıca bu çeşmenin dışında, iki çeşme ve Sant’Agnese adı verilen barok yapıda bir kilise bulunmaktadır. Navona Meydanı‘nda birçok sokak sanatı ve ayrıca portre resim çizdirebileceğiniz ressamlar bulabileceğiniz gibi, birçok restoran ve kafeleri de bulabilirsiniz. Bu meydanda bulunan restoranlar ve kafeler oldukça pahalı olduğunu da hatırlatmakta fayda var. #onurollstyleontheway #italiandays 🇮🇹 Detaylar snapchat’te! ✌🏼️

Onur Erol (@onurollstyle) tarafından paylaşılan bir fotoğraf (16 Ağu 2016, 04:10 PDT)





Colosseo


KOLEZYUM

Flavianus Amfi tiyatro olarak da bilinen Kolezyum Gladyatör dövüşleri için yapılmış bir arenadır. Usta bir komutan olan Imperator Caesar Vespasianus Augustus tarafından M.S. 80 yılında tamamlanmış bu mükemmel yapı, 55 bin kişilik bir alana sahiptir.


Zamanında imparatorların gladyatör dövüşleri, halk gösterileri, hayvan avcılığı, savaşların yeniden canlandırılması gibi gösterilere sahne olan alan, daha sonra barınma yeri, dini kışlalar, taş ocağı, Hıristiyan türbesi olarak kullanılmıştır.


 Kolezyum benim için en önemli yerlerden biridir. Roma’da kaldığım günler içerisinde her akşam buraya gelir burada bulunan “Gay street” volta atar ve muhakkak Coming Out‘ta Pasquale ile sohbet eder birşeyler içerim. 

Gece yarısına doğru gelen Claudia sokağın neşesi olur…

Ayrıca bu sokakta eşcinseller için kalacak otellerde var bunlardan en meşhuru ise Second Floor.



Foro Romano


rome forum

Roma Forumu, Antik Roma’nın siyaset, ticaret ve hukuk yaşamının merkeziydi. Forumda yer alan en büyük yapılar, resmi davaların görüldüğü bazilikalardı. MÖ 5. yüzyıldan MS 5. yüzyıla kadar en önemli anıtlar buraya inşa edilmiştir. Günümüzde yabani otların sardığı ve geniş bir yıkıntı görünümündeki bölge, eski Roma’da 1000 yıl boyunca şehrin en önemli bölgelerinden biri olmuştur. Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından geçen yüzyıllar boyunca Forum’da yer alan çoğu bina harabeye dönüştürülmüş, sadece bazı yapılar sağlam kalabilmiştir. Bugün Roma Forumu, Mussolini tarafından inşa edilen ve arkeolojik alanı ikiye ayıran Via dei Fori Imperial adı verilen bir yolla ayrılır. Roma Forumu’nun sahip olduğu bütün alan içerisindeki tapınaklar, binalar ve anıtlar ile dünyadaki en büyük arkeolojik alanlardan biridir.



Arco di Constantino


Constantinus Zafer Takı (Arco di Costantino), Roma’nın dünyaca ünlü yapısı Kolezyum’un hemen yanında yer alan zafer takıdır. 

İlk Hristiyan İmparator Constantinus’un İmparator Maxentius’a karşı kazandığı zafere adanarak M.S 315 yılında yaptırılmıştır. Tak üzerinde yer alan kabartmalar sıfırdan yapılmamış, diğer ünlü anıtlardaki kabartmalar sökülerek tak üzerine yerleştirilmiştir. Bu özelliği ile diğerlerinden ayrılır.



Piazza Venezia


roma

Roma’nın tarihi merkezinin kalbi özgürlük meydanı olarak da bilinen Piazza Venezia’dır. Bu meydan aynı zamanda  pek çok otobüs hatlarının da ana durağıdır. Dönüp dolaşıp kendinizi bu meydanda bulmanız an meselesidir. Meydanın tam ortasında Vittorio Emanuele II anıtı bulunuyor. Buraya Romalılar düğün pastası veya Roma’nın takma dişleri adını takmışlardır. Bu yapı birleşmiş İtalya’nın ilk kralı olan Victor Emmanuele’yi onore etmek  ve İtalyan birliğini kutlamak üzere yapılmıştır. (1885-1911) Bol mermer sütun ve heykellerden oluşan anıt gerçekten bembeyaz bir pastayı andırıyor.

Anıtta Victor Emmanuel heykeli, tanrıça Victoria’nın atlı araba süren iki adetheykeli, çeşmeler, dört kolon ve merdivenlerden oluşuyor. İçerde ise İtalya’dan izler sunan müze, kafe ve kitabevi yer alıyor.



Anıtın tepesine çıkıp manzarayı seyretmek gerçekten çok keyifli. Piazza Venezia’da görülebilecek diğer önemli yer ise Palazzo Venezia ( Venezia sarayı) ve hemen yan taraflarda uzun merdivenlerin sonunda  Basılıca S. Maria In Aracoli’dir. 

Bir çok kişi burayı bilmez ve göstermez o yüzden muhakkak uğrayın ve bir mum yakın :))

Önceki yıllarda burada yapmış olduğum çekime göz atmak isterseniz tıklayın!



roma













TRAVEL ROME



Campo dei Fiori


Campo de Fiori, gece gündüz Roma’nın en hareketli meydanlarından biri. Rönesans binalarıyla çevrili olan bu meydan, sabahları burada kurulan sebze-meyve pazarının hareketliliğine, akşamları da kafe ve barlarda toplanan gençlerin eğlencelerine sahne oluyor.


Tiber Nehri ile Navona Meydanı arasında yer alan Campo dei Fiori’nin adı efsaneye göre Pompeo’nun sevdiği kadın Flora’dan almıştır. “Fiori” İtalyancada “çiçek” anlamına gelir. İsim aslında Ortaçağ’da, alan çayır çimenlikken verilmiştir. Başka bir inanışa göre ise meydana bu ismin verilmesinin nedeni verimsiz olan bu alanın verimli ve renkli hale getirilmesidir.




San Pietro Vaticano – Vatikan




VATIVAN CITY


Vatikan dünyanın en küçük ülkesi olmasına rağmen neredeyse bir milyar katolik’in ruhani lideri olan papa’ya ve aynı zamanda sanata yön veren Michelangelo, Raffaello, Caravaggio, Bernini gibi dev ustaların sanat eserlerine ev sahipliği yaptığı etrafı yüksek duvarlarla çevrili olan bu yarım km2’den daha küçük ülkeyi ziyaret etmek için ister inançlı olun ister inançsız, son derece heyecan verici bir deneyimdir. Vatikan’a girdiğiniz zaman sizi Bernini tarafından tasarlanan ve dünyanın en heyecan verici mimari uygulamalarından biri olan piazza san pietro (Aziz Petrus meydanı) karşılıyor. 284 traverten sütun, 88 gömme sütun ve 140 aziz heykelinin bulunduğu bu meydanı bernini 1656 ila 1667 yılları arasında, 11 yılda tamamlamıştır. Bazilika’ya ve meydana ismini veren aziz petrus’un mezarının burada olduğuna inanılıyor. bu yüzdendir ki bazilika’nın tepesinde elinde anahtar olan bir aziz petrus heykeli yer alıyor. bazilika’nın buraya yapılmasının ve petrus’un elindeki anahtarın sebebi ise Michelangelo’nun tasarladığı dev kubenin etrafında latince yazan şu ayetlerden geliyor. “sen petrus’sun ve ben topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım. ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek. Göklerin egemenliğinin anahtarlarını sana vereceğim.” incil, matta 16:18-19. bu arada belirtmekte fayda var, petrus’un kelime anlamı “kaya”dır. Bazilika’da Michelangelo, Maderno, Raffaello, Bramente, Domenico Fontana, Giuliano da Sangallo gibi zamanın önemli sanat adamlarının da emeği vardır. Bu sanat adamlarından her biri -tabii ki papa’nın gözetiminde- bazilika’ya bir şey eklemiş, çıkarmış ya da değiştirmiştir. daha bazilikanın kapısından girerken ilk hıristiyanlara yapılan işkenceleri anlatan korkunç kabartmalar sizi karşılıyor. etraf, dinin gücünü kullanarak yıllarca insanlar üzerinde egemenlik kuran eski papaların heykelleriyle dolu. Bazilika o kadar büyüleyici bir yer ki ziyaretçiler buradaki heykellere, resimlere, kabartmalara bakarken bildiği her şeyi unutuveriyor. Kapısından içeri girdiğiniz için kendinizi başka bir devlete gitmiş gibi hissetmiyorsunuz. ta ki, Vatikan’ı koruyan isviçreli muhafızlarla karşılaşana kadar. Michelangelo’nun tasarladığı “ilginç” üniformalar içerisindeki muhafızlar 1506 yılından beri vatikan’ı daha doğrusu papa’yı koruma görevini sadakatle sürdürüyorlar. Muhafızlar turuncu-kırmızı-mavi üniformalarının içinde ortaçağ masallarından kopup gelmiş gibi gözükse de aslında hepsi isviçre ordusu’nda eğitimini tamamlamış askerlerden seçiliyor ve her biri gerçek birer kılıç ustası. Vatikan’ın en önemli sanat eserlerinden, Michelangelo’nun 24 yaşındayken yaptığı pietà adlı heykel de san pietro bazilikası’nda yer alıyor. 1972’de bir fanatiğin saldırısına uğrayan heykel, şimdi bazilika’nın girişinde sağ tarafta kurşun geçirmez bir cam içerisinde korunuyor. çarmıhtan indirilen isa’yı kucağına almış meryem’in tasvir edildiği bu dokunaklı mermer heykelde, meryem alabildiğine güzel ve genç, isa ise son derece yakışıklıdır. Meryem’in adeta bir genç kız gibi işlendiği heykel için michelangelo şu açıklamayı yapmıştır: “namuslu kadınların diğer kadınlara göre daha genç kaldıklarını bilmiyor musunuz?” pietà’nın bu kadar özel olmasının sebeplerinden biri michelangelo’nun imzasını attığı tek eseri olmasındandır. söylencelere göre, pietà’nın aslında genç ve tanınmamış bir heykeltraş tarafından değil de daha yaşlı ve usta bir heykeltraş tarafından yapıldığını duyan üstat çok sinirlenmiş ve hemen o gece meryem’in göğsünden geçen kuşağa ismini kazımıştır.


Vatikan müzeleri’ni gezmek hem zihin olarak hem de beden olarak oldukça yorucu bir süreç. ancak bu kilometrelerce uzunluğundaki müzeler ve galeriler bittikten sonra karşılaşacağınız sistine şapeli size tüm yorgunluğunuzu hatta az önce gördüğünüz sanat eserlerini bile tümüyle unutturacak. üstat Michelangelo’nun 4 yıl geceli gündüzlü tek başına boyadığı tavan sayesinde, sistine şapeli rönesans sanatının incisi ve batı sanatının da başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. tavanda insanın kutsal kitap’ta (tevrat, zebur ve incil) yer alan üç öyküsü betimlenmiştir. bunları kısaca “adem’in yaradılışı, nuh tufanı ve son yargı” olarak adlandırabiliriz. tavanın neredeyese ortasında ise tüm dünyada sanatsal bir ikon haline gelmiş olan “Tanrı’nın yaşam vermek için adem’e uzattığı el” yer alıyor. yine de tavanın asıl görkemini görmek için kapıdan çıkmadan hemen önce son bir kez geriye bakmalısınız. o zaman bütünün veridiği etkiyle michelangelo’ya derin bir saygı duyarak şapel’den ayrılacaksınız.

San Pietro Meydani dunya seklindedir, boyle design edilmesinin amaci iste ortada kilise ve kollarini insanliga acmis sekilde gözükur, ortasında sutün, sutün çevresinde ise değişik semboller yer alır. Bu semboller dünyanın merkezinin burası olduğunu işaret eder. Muhakkak Vatikan’ın yanında bulunan müzeyi gezi. Birçok önemli sanat eserini burada görebilirsiniz .(Capella Sistina)


Çarşamba günleri sabahları halk günüdür, Papa meydanda o hafta dünyanın dört bir yanından gelen gruplarla toplanır ve dua edilir. 


Castel Sant’Angelo



İmparator Hadrian için MS 130 – 139 yılları arasında Roma‘da inşa edişmiş bir kaledir. Ayrıca papanın evi ve hapishane olarak da kullanılmıştır. Fatih Sultan Mehmet Han’ın oğlu Cem Sultan da hapishanede mahkum edilenler arasında bulunmaktadır. Önceki papalar tarafından tehlike durumlarında korunma amaçlı buraya saklanılmıştır. Castel Sant’angelo’yu Vatikan’a bağlayan gizli alt geçit hala burada bulunmaktadır. Orta Çağ’da şehrin kuzey girişini korumak için kaleye dönüştürülmüştür.



Trastevere



Nehirdeki semt güneşin ilk ışıklarıyla uyanır ve asla yavaşlamaz. Arnavut kaldırımı yollarından esen rüzgar Trastevere’nin sarmaşık kaplı tavernaların ve eskimiş apartmanlarının arasından süzülürken şemsiye gölgeleri kafeler, dövmeci ve mikro birahanelerle dolu sokakta sıralanır. Gündüzleri Trastevere, sakinleri içtikleri şarap kadehlerini sayarken göze batmayan bir sofistikelik yayar. Akşam yaklaştığında ise terketme isteği ve gereksiz bir çoşkuyla sokak sanatçıları, pejmürde şairler, sakallı kaykaycılar ve cıvıl cıvıl kalabalık Trastevere’in sayısız kulüp, bar ve meydanlarına akarlar.


Manavı, kasabı, çiçekçisi, şarküterisiyle bir yandan küçük sıradan bir mahalle; diğer yandan kafeleri, restoranları, butikleriyle son derece havalı ve turistik olan Trastever’ye muhakkak uğramadan Roma’dan dönmeyin.


Onur Erol (@onurollstyle) tarafından paylaşılan bir fotoğraf (17 Ağu 2016, 04:30 PDT)









PEGASUS HAVA YOLLARI - ROMA

Bu yolculukta tüm destekleri için Pegasus‘a  sonsuz teşekkürler. 

 
 
 
  • Instagram - Siyah Çember
  • Facebook - Siyah Çember
  • Heyecan - Siyah Çember
  • TikTok
  • YouTube - Siyah Çember
  • Pinterest - Siyah Çember
  • Spotify - Siyah Çember
  • indir (3)
!
Widget Didn’t Load
Check your internet and refresh this page.
If that doesn’t work, contact us.

© 2024 by Onurollstyle.co. 

bottom of page