top of page

ONUROLLSTYLE BLOG



Beni takip edin lütfen sizi Cote d’Azur’un saklı güzellikleri ile buluşturacağım!

Nice’deki 3. günümüzde daha önceden haritadan işaretlediğimiz ve muhakkak görmeden dönmeyeceğimiz yerleri keşfe çıkmak için hazırlık yapıyoruz. Otel resepsiyonuna inip bu saklı koy ve köye nasıl gideceğimiz hakkında bilgi alıyoruz önce…

Önce Nice şehir merkezine yani Garibaldi meydanı yakınında duran otobüs istasyonunda 81 nolu otobüs ile yolculuğumuza başlıyoruz. Buralarda otobüs bileti almanıza gerek yok her otobüs içinde 1,5 Euro ödeyerek  yolculuk edebiliyorsunuz.

Yaklaşık yarım saat süren yolculuk sonunda St. Jean – Cap Ferrat’a ulaşıyoruz. Son durak’ta karşımıza tüm yarımadanın manzarasını avuçlayan bir kafe ile karşılaşıyoruz ve burada birşeyler içmek için küçük bir mola veriyoruz.

St jean- Cap Ferrat yaz döneminde Nice ve çevresinin yoğun turist akınından kendinizi koruyarak tatilin tadını çıkartabileceğiniz görece sakin bir destinasyon. Ulaşımın trenle sağlanmaması bunun başlıca nedenlerinden biri. Ayrıca hem Fransız hem de dünya zenginlerinin yıllardır tercih ettikleri tatil destinasyonlarından biri olarak da dikkat çekiyor.

20. yüzyılın başlarında Belçika Kralı 2. Leopold‘un St Jean cap Ferrat’da mülk satın alması ile dünya zenginlerinin dikkatini çekmeyi başaran bu yarımadada sonraki yıllarda, meşhur Rothschild ailesinden Beatrice Ephrussi de Rothschild Toskana tarzı bir saray yaptırır. Nitekim bu yapı şuan müze olarak ziyaretçilere açık. Charlie Chaplin, Elisabeth Taylor da burada evi olmuş ünlü isimlerden ilk akla gelenler. Bugün de St Jean Cap Ferrat’da evi olanlar arasında Microsoft Kurucuları’ndan Paul Allen da yer alıyor.

Bu kadar bilgiyi edindikten sonra kadehlerimizi güzel yarımadaya kaldırıp havanın bunaltıcı sıcağından biran önce kendimizi serin sulara atmak için plajın yolunu tutuyoruz. Plaj şehir merkezinden aşağı doğru bir çok güzel yapı ve hediyelik eşya satan ufak dükkanlar arasından açılarak sizi kucaklamaya hazır bir şekilde bekliyor.

Buranın en popüler plajı olan Paloma Beach’e doğru yol alıyoruz fakat rezervasyon yaptırmadığımızdan dolayı yer bulamıyoruz ama çokta önemsemiyoruz çünkü hemen yan tarafında halk plajına girip sonrasında yemek yemek için plajın restoran bölümüne geçiyoruz.

Paloma Beach gördüğüm en güzel plaj konseptine sahip yerlerden biri diyebilirim. Gerek konumu gerekse çalışanları ile benden tam not aldığının altını özellikle çizmek isterim. Nice’den başlayan tatilimiz boyunca sürekli karşımıza çıkan Türk turistlerin bilgisini de burada vermek isterim. Bu daha sonrasında da devam ediyor ki kendinizi bazen hiç yabancı bir yerdeymiş gibi hissetmiyorsunuz doğrusu :))

Saatimizi kontrol edip çok geç kalmadan Eze Köyü’ne gitmek için çabucak hazırlanıyoruz. Bizi St. Jean Cap Ferrat’a bırakan otobüsü yakalayıp Eze köyüne gitmek için tekrardan biniyoruz ve ufak bir dalgınlıkla inmemiz gereken durağı kaçırıp başka bir yol kenarında iniyoruz. 

Bilmediğimiz bir yol üstünde yukarı doğru tırmanmaya karar veriyoruz ama olacak gibi değil! Hava o kadar sıcak ki o yolu yürümemizin imkanı olmadığını anlayıp otostop yapmaya karar veriyoruz. Yaklaşık 4-5 araç sonrasında bir araç duruyor önümüzde ve hemen binip Eze’ye gitmek istediğimizi söylüyoruz. Aracı kullanan genç anlıyor bizi ve yol alıyoruz köy’e doğru…

Buralara ingilizcenize güvenip aman gelmeyin derim. Bizi yoldan alan çocuk dahil hemen hemen hiç kimse doğru düzgün ingilizce konuşmuyor. Ya çok az kelime biliyorlar yada beden dili ile anlaşmak zorunda kalacağınızı şimdiden söylemem gerek sanırsam…

Neyse yaklaşık 10 dk sonra köy’ün meydanına varıyoruz. Köy’ varır varmaz tepeye çıkmadan önce yol üstünde bulunan restorana girip birer pizza ve buz gibi bir şişe roze şarap açtırıp hem deniz hem de yol yorgunluğumuzu unutmaya çalışıyoruz.

Eze Cote d’Azur da denilen güney Fransa’da küçük ve çok sevimli bir kasaba. Geçmişi ortaçağa (12.yy’a) kadar dayanıyor. Nice ve Monako arasında yer alıyor. Bu köyün en önemli özelliklerinden biri ünlü düşünür Nietzche’nin bir dönem burada yaşamış olması ve Nietzche burada yaşadığı dönemde “Böyle buyurdu Zerdüşt” kitabını burada yazmış. Hatta köyde “Nietzche yolu” denen bir yol da var. Nietzche bu yolu her gün kullandığı için adı öyle kalmış. Dünyada çok az olduğu söylenen parfüm fabrikalarından (daha doğrusu öz üreten fabrikalardan) Fragonard ve Galimard’ın burada bulunması. Alfred Hitchcock ise “Kelepçeli Aşık” filmini burada çekmiş.

Böyle güzel bir köyde yarım gününüz rahat harcanır. Fazla koşturmadan , herşeyin tadına vararak gezmek gerekli. Bir de kaktüs bahçesi varki görülmeye değer. 6 euro vererek gezebilirsiniz. Özellikle kaktüs sevenler deniz kızı heykellerini de görerek bu bahçeyi severek gezeceklerdir. Margot isimli deniz kızının atında şöyle yazar :

” Beni takip et genç adam ve sırlarımı öğren..

Hemen hemen…”

1949 yılında ziraat mühendisi Jean Gastaud tarafından tasarlanan Egzotik Bahçe, agav, aloevera, yuka, kaktüslerin onlarca çeşidi ile bezenmiş.. Egzotik Bahçe’nin içi heykeltıraş Jean- Philippe Richard tarafından yapılmış, “Yeryüzünün Tanrıçaları” konulu kadın heykelleriyle süslenmiş. Kalenin arka kısmında ünlü Fransız aktörü Francis Blanche’ın de yattığı mezarlığı ve dağlar arasından süzülerek akan otoyolu izleyebilirsiniz. Eze’in tepesinden St-Tropez’i hatta Korsika Adası’nı bile görebilirsiniz. Köyün tepesinden aşağıya inerken ufak şirin bir yer keşfediyoruz. Adı Deli olan bu ufak şirin mekanda birer bira içmeye karar veriyoruz. Sanırsam mekanın işletmeci olan tatlı ve güler yüzlü kadınla koyu bir sohbete koyuluyoruz bizi o kadar çok seviyor ki elleriyle bize mükemmel derecede lezzetli ton balıklı sandviç hazırlıyor. sohbet sohbeti açarken biz oradan hiç kalkmak istemiyoruz…

Deniz son anda son otobüs’ün kaçta olduğunu soruyor kadına, o da ne biz son otobüsü kaçırmış olduğumuzu öğrendiğimizde bunu fazla da dert etmiyoruz nasıl olsa tatildeyiz.

Neyse öğreniyoruz ki yaklaşık 45 dk bir yürüyüş sonunda köyden merkeze inebilirmişiz fakat benim bu pek içime sinmiyor havanın kararması ve dağlık çayırlık alandan aşağıya inmeye cidden ürküyorum. 

Bu yüzden nasıl otostop ile geldiysek o şekilde dönmek için durakta beklemeye başlıyoruz. Neyse ki yaşlı bir amca tamda gitmek istediğimiz yere yani Nice’e gidiyormuş bizi Garilbaldi meydanına bırakıyor. 

Garibaldi meydanına gelmişken burada da bir kafeye oturup buradaki son gecemiz için plan yapmaya başlıyoruz. Akşam için yine yolumuzu G-Bar’da geçirmeye karar verip Nice’e veda ediyoruz.

Cannes’da görüşmek üzere…

Bu arada tatil fotoğraflarını instagramdan #onurollstyleontheway hashtagi ile takip edebilirsiniz.













































Nice’deki ikinci günümüzde tatilin hakkını vermek için ayrıca hazır önümüzde çarşaf gibi gerilen deniz de dururken günün büyük bölümünü plajda geçirmeye karar verdik.


Şehrin başından sonuna kadar uzanan sahilinde bir çok farklı plaj var. Yanımızda şemsiyemiz olsaydı hiç düşünmeyip her hangi bir yerden denize girebilirdik fakat hava o kadar sıcaktı ki güneşin kavucu ışıklarından korunmak için biraz paraya kıyıp, Nice kalesinin hemen dibindeki Castel Beach’e gittik.


Nice plajı düşündüğünüz gibi kumdan değil taşlardan oluşuyor. Denize girip çıkmakta biraz zorlasada en azından vücudunuza kum taneleri yapışmadı. Cannes’da başımıza geldiği için bunu söylüyorum!


Paralı plajlarda her türlü ihtiyacınıza göre fiyat ödüyorsunuz. Bu da giriş için her hangi bir ücret talep etmiyorlar sizin terciğinize göre fiyat çıkarıyorlar. 


Ayrıca hemen hemen her plajın içinde kendine ait restoranları da mevcut. Deniz keyfimizi biraz da eğlenceli hale Cote d’Azur  tatil sponsorlarımızdan biri olan HTC ‘nin RE Kamerası getiriyoruz. RE kamera sayesinde mutlu bir tatil geçirdiğimin özellikle altını çizmek isterim. Burada göreceğiniz bir çok fotoğrafları ve özellikle denizdekilerin hepsini onunla çektim.  bunun dışında tam bir gezginseniz ve gittiğiniz yerlerin olduğu gibi görüntülemek isterseniz bu minik alet tam size göre! 


Deniz ile 3. gününe ertelediğimiz Nice şehir içi gezi planımızı plajdan sonra en azından bir kısmını tamamlama kararı alıyoruz. 

Hazır kalenin dibine de gelmişken kaleye çıkmaya karar veriyoruz. Tahmin ettiğiniz gibi kolay iş değildir kaleye tırmanmak, önünde sıra sıra dizilen basamakları aşıp zirveye ulaşmak özellikle deniz sonrası mayhoşluğumuzdan dolayı biraz zor olsa da sonunda zirveye çıkmaya başarıyoruz.

Zirveye ulaştığımızda tüm Nice’in panoramik görüntüsü karşısında yorgunluğumuzdan eser kalmıyor doğrusu..

Kalenin yanından devam eden yolu izliyoruz ve daha yukarda duran şelaleye varıyoruz. Her turist gibi burada güzel fotoğraflar çekip kale turumuzu sonlandırıp hala yorulmadığımızın farkına varıp sahil boyunca yürümeye devam ediyoruz. Eski Nice (Vieux Nice) sokakları önümüze serilirken her zaman aşık olduğum mimari ile karşı karşıya kalmak beni yine mutlu ediyor. 

Rotamızı otelimize doğru yöneltip akşam yemeği için hazırlanıp Garibaldi Meydanındaki  Cafe de Turin’e gittik. Hayatımda ilk kez istiridye, yengeç,ve diğer kabuklu deniz ürünlerine bu tailimde yeterince doyduğumu da belirtmek isterim. Bu arada Cafe de Turin Nice’e gidecekler arasında ister öğlen isterseniz akşam yemeği için mutlaka listenizde yer alsın derim.

Nice biraz ara verip bir sonraki rotamız Saint Jean – Cap Ferrat  ve  Eze Village postunu beklemenizi tavsiye ederim.





























cote d azur


























cafe de turin

Cote d'Azur


Hepinize tekrardan merhaba, bu aralar çok fazla seyahat yaptığım doğrudur! Hatta moda bloggerlığından vazgeçip bir an kendimi seyahat ve yaşam bloggerlığına adım atar gibi görsem de moda hep devam edecek bilgisini öncelikle size vermek isterim. Geçtiğmiz günlerdeki rotam Fransa’nın Cote d’Azur bölgesiydi…

Beni sosyal mecralardan takip edenler özellikle instagram’dan takip edenler biliyor ki harika bir tatil geçirdim. Özellikle tatil boyunca yanımda olan sevgili arkadaşım Deniz Saatçioğlu’un, benim yine yurtdışında olmam dolayısı ile tüm gideceğimiz noktaları önceden belirlemiş olması harikaydı!  Bir haftalık tatil boyunca hemen heme her gün kilometrelerce yürüdük, yorulduğumuz noktada kendimizi denize attık, bir çok köy kasaba gezdik ve birikmiş koskoca anılarla döndük.

Bu yüzden blog yazısını bir çok bölgeyi ayırarak gün ve gün yazmak niyetindeyim umarım bizim yaşadığımız kadar okumaktan keyif alırsınız.

Nice’de ilk günümüz varışımız öğleden sonraya denk geldiği için o günü biraz keşif ve güzel bir yemek eşliğinde geçirme niyetindeydik. Otel odasına (Merkeze cok yakin, Jean Medecin uzerindeki Hotel Univers) valizlerimizi bırakıp kısa bir hazırlama sonrasında kendimizi sokağa attık. Gittiğimiz gün hemen hemen her yer kapalı olmasını ilk olarak anlamadık. hafta içi üstelik öğleden sonraki saat diliminde bu manzara bizi biraz korkutsa da  14 Temmuz, Bastille Day diye bilinen, Fransiz’ların ulusal bayram günü olduğunu öğreniyoruz. Bahsettiğim gibi açık dükkan bulmak zor desemde ortalık maşer alanı gibi kalabalıktan geçilmiyordu!

Tüö caddeler, sokaklar, plajlar, restoranlar doluydu. Biraz şehri dolaşıp zar zor yemek yiyecek bir yer bulduk. Tesadüfen bulduğumuz  A L’ecurie adında şirin mi şirin bir cafeydi. Rastgele sokakta bulmamıza rağmen yemekleri harikaydı! Hatta şunun altını çizmek isterim ki alakart olarak menü seçmedik tüm Cote D’Azur bölgesinde menü içerisinde fix menüler mevcut bunun içinde tatlı olan veya olmayan olarak ikiye ayrılıyor. Bu şekilde istediğinizi seçip daha ucuza güzel bir yemek yeme şansınız doğabiliyor. 

Gelelim genel olarak Nice havasına.. Nice’de yapılanma oldukça eski sokak aralarında geçerken kendinizi bir an olsun İtalya’daymış gibi hissede biliyorsunuz. Gerçi sokakta o kadar İtalyana rastladık ki ben şahsen kendimi Roma’da hissettim desem yeridir. Bunun dışında normal olarak tüm kafeler ve restoranlar akşam saat 10’da kapatıyor bu yüzden yemeğinizi en geç saat 82de yemekte fayda var. Yemek sonrası biraz yürüyüş için sahile indik. Sahil o akşam tıklım tıklımdı bir sonraki akşamlarda o kalabalığı göremecektik tabii ki …

Bir şişe şarap eşliğinde sahilde otururken tanıştığımız birkaç kişi tarafından gece kulübü önerisi ile gecemizi G-Bar’da devam ettirdik. Bara gittiğimizde burada eğlenemeyeceğimizi düşünsek bile sonraki gecelerde bile müdavimi olduk diyebilirim. Gerçekten hem ben hem de Deniz’in çok eğlendiğine şahit oldum diyebilirim. 

Şimdilik bu satırları noktalarken Nice’de 2. günü yazmak için ben sabırsızım.

Görüşmek üzere :))

Bu arada unutmadan instagram’dan daha fazla tatil fotoğrafına #onurollstyleontheway hashtag’i ile oluşabilirsiniz.


nice


onurollstyle


nice








travel




  • Instagram - Siyah Çember
  • Facebook - Siyah Çember
  • Heyecan - Siyah Çember
  • TikTok
  • YouTube - Siyah Çember
  • Pinterest - Siyah Çember
  • Spotify - Siyah Çember
  • indir (3)

Tüm Videolar

Tüm Videolar

Tüm Videolar
Video ara...
İtalya’da Venedik Karnavalı -  Venedik Tatili ve  Venedik Karnavalı Hazırlığı ve Muhteşem Parti

İtalya’da Venedik Karnavalı - Venedik Tatili ve Venedik Karnavalı Hazırlığı ve Muhteşem Parti

07:01
Videoyu Oynat
En Güzel Yunan Adalarını Geziyorum! Meis, Rodos, Simi ve Halki ( Chalki ) Adası

En Güzel Yunan Adalarını Geziyorum! Meis, Rodos, Simi ve Halki ( Chalki ) Adası

08:44
Videoyu Oynat
Günü Birlik Yunan Adası Simi ( Symi ) Adası Gezisi. Günlük Rodos - Simi Turu

Günü Birlik Yunan Adası Simi ( Symi ) Adası Gezisi. Günlük Rodos - Simi Turu

05:08
Videoyu Oynat
Roma'ya Seyahat Etmeden Önce Bu Videoyu İzle, Roma’da Gezilecek Gezilecek Yerler.

Roma'ya Seyahat Etmeden Önce Bu Videoyu İzle, Roma’da Gezilecek Gezilecek Yerler.

05:33
Videoyu Oynat

© 2024 by Onurollstyle.co. 

bottom of page